1970 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi, ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Öğretmenliği bölümlerinde okudu. Yörünge, Belde, Ülke, İkindi Yazıları, Hece, Tezkire gibi yayınlarda yazdı. Hak-iş Basın danışmanlığı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı Danışmanlığı, Başbakanlık müşavirliği, Başbakan Başmüşavirliği ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevlerinde bulundu. 25 ve 26. Dönemlerde Ankara Milletvekili seçildi. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu ve NATO PA Üyeliklerinde bulundu. TBMM Filistin ve Lübnan Dostluk Grubu Başkanlığı yaptı. Halen TÜBİTAK Yönetim Kurulu Üyesi. Evli, 1 çocuk babası.
Türkiye’deki yerli, kökü tarihin derinliklerinde olan tarikat ve cemaatleri salt birer dini yapılanma, dini örgütlenme olarak görenler fena halde yanılıyorlar. Anadolu’nun ve Balkanların Müslümanlaştırılması eli kılıçlı alperenlerin fetihleriyle değil, onlardan önce sınır bölgelerine, uçlara yerleşen dervişlerin cesur ve fedakâr gayretleriyle mümkün olmuştu.
Harezm’de, Maveraünnehir’de, Türkistan’da, Horasan’da; Buhara, Semerkant, Yesi, Herat, Bağdat gibi şehirlerin medreselerinde eğitimlerini tamamlayan dervişler, orduların henüz giremedikleri uçlara postlarını sermiş, alperenler gelmeden önce gönülleri fethetmiş, kalpleri yumuşatmış, zemini hazırlamışlardı. Yesevilik, Nakşibendilik, Mevlevilik, Ekberilik, Kübrevilik, Aşıkilik, Sühreverdilik, Kalenderilik, Kadirilik, Rüfailik ve daha nicesi maldan, mülkten, dünyevi her şeyden el ve eteklerini çekerek, geri dönmeyi asla düşünmeyerek hep ileriye gitmişlerdi.
Tarikat ve cemaatleri Anadolu ile Balkanları sadece İslamlaştıran organizasyonlar olarak görmek de yanıltıcı olacaktır. Bugün eğer bir yurdumuz, vatanımız varsa, istiklal içinde bayrağımız özgürce dalgalanabiliyor, dilimizi yaşatabiliyor ve konuşabiliyorsak, topraklarımızda ezan okunuyorsa, milletimiz parçalanmadan, çatışmadan bir arada durabiliyorsa, bu, hiç tartışmasız, o yerli cemaat ve tarikatların sayesindedir. Cemaat ve tarikatlar Anadolu’yu fethetmekle kalmamış, Anadolu’nun var olmasını, ayakta ve diri kalmasını da sağlamışlardır.
Cemaat ve tarikatların dini yaklaşımları, parasal faaliyetleri, siyasete yaklaşımları, kimilerinin çürümesi ve yozlaşması elbette tartışılabilir ama gerçek olan şu ki, dün olduğu gibi bugün de milletimizi, toplumumuzu ayakta tutan bu organizasyonlardır.
Cumhuriyetle birlikte cemaat ve tarikatlara yönelik hasmane tutum, özellikle tekke ve zaviyelerin kapatılması girişimi hedefine ulaşsa, başarılı olsa, bugün bir milletten, özellikle de Müslüman bir milletten söz etmek belki de mümkün olmayacaktı. Yasaklama ve kısıtlamalar “Anadolu’nun ruhunu” silip atamadı ama yer altına, merdiven altına sürükledi ve denetimsiz bıraktı.
Tekrar edeyim: Dini, parasal ya da siyasi faaliyetleri tartışılabilir, konuşulabilir, eleştirilebilir ama bugün İsmailağa gibi, Menzil gibi büyük yapılanmalar ya da samimiyetinden ve yerliliklerinden şüphe duyulmayacak irili ufaklı örgütlenmeler sessiz, derinden ve kendilerini çok da fark ettirmeden toplumu, sosyal hayatı, birliğimizi, bütünlüğümüzü, imanımızı, ahlakımızı ayakta tutuyorlar.
Kemalist tayfa, cemaat ve tarikatların tarihte ve bugün nasıl bir fonksiyona sahip olduklarını göremiyor olabilir ama “elin gâvuru” bunu çoktan fark etti ve uzun zamandır bu yapılanmaları yıpratmak için operasyonlar yapıyor. Bir ABD yapımı olan, ABD’den yönetilen ve var olduğu her yerde ABD çıkarları için çalışan Fetullahçılığın, dini bir yapılanma görüntüsüyle toplumun, milletin imanının, devletin ayarlarıyla nasıl oynadığını hepimiz gördük. En çok da Türkiye’deki yerli cemaat ve tarikatlara savaş açarak onları nasıl bozmaya kalkıştığına şahit olduk. Fetullahçılığın toplumun, özellikle de gençlerin imanında açtığı hasarın bugün nelere yol açtığını da üzülerek müşahede ediyoruz: Ateizmin, deizmin geçmişe nazaran daha görünür olması ya da Budizmin, Hinduizmin, yoga, reiki, çakra, enerji, guru, mantra gibi kavramlarının artık geniş kesimlerde karşılık bulması, çoğu da dolandırıcılık için kullanılan Batılı seküler modern tarikatların Türkiye’de epeyce takipçi bulması oluşan boşluğu ve bu boşluğun nasıl dolmaya başladığını gösteriyor.
Çarşamba günü, İstanbul’da, İsmailağa Camii bitişiğindeki sohbet salonunda, bir grup gazeteci arkadaşla, cemaatin önde gelen isimleri, Abdullah Kılıç, Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu ve Salih Topçu’nun güzel sohbetlerini dinledik.
İsmailağa, Türkiye’nin en çok gönüllüsü olan cemaati ve yukarda anlatmaya çalıştığım mahiyette, devleti, milleti, iman ve ahlakı ayakta tutmak için fedakârca çalışan bir cemaat. Ne var ki cemaat geçmişte bazıları da kanlı saldırılara maruz kaldı ve bugün de bir bölünmenin eşiğinde. Din âlimi maskesiyle kanal kanal dolaşıp “şovmenlik” yapan Cübbeli lakaplı şahıs üzerinden cemaate yeni bir operasyon çekiliyor.
Abdullah Kılıç Hocaefendi, İsmailağa’yı 10 parçaya bölme planının eskiden beri devrede olduğunu, bugün yaşananların da o planın parçası olduğunu ifade ediyor.
İsmailağa’ya ya da diğer yerli, temiz cemaatlere operasyon çekmek için çok neden var. Abdullah Hocaefendi’nin deyimiyle “Şia” bunlardan biri. FETÖ boş durmuyor. Fatih ilçesinin dokusunu değiştirme arzusu bir başka önemli sebep. Ama en mühimi, bu cemaatler yıkıldığı zaman milletin yıkılacağını bilen, saldırılarını cemaat ve tarikatlara yönelten İslâm ve Türkiye düşmanı odaklar.
Anadolu’da İslâm’ın en muhkem kalelerine operasyon yapılıyor. Bu, hiç tartışmasız, bir milli güvenlik sorunudur. Zira İsmailağa ve benzeri temiz, samimi, yerli yapılar yıkıldığında, millet ve hatta devlet tamamen savunmasız kalacaktır.
Bu kirli operasyonun maşalarından elbette insaf beklenemez ama bu maşaların arkasına takılanlar inşallah insafla, en çok da akılla hareket ederler ve bir cemaati böldüklerini değil, Anadolu’nun muhkem bir kalesini yıktıklarını anlayıp yanlış yoldan dönerler.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Sahih itikad ve milleti millet yapan irfan kaynağı olan tasavvuf mayasını olduran ve bulduran tekkelere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. sakalsız cemaatler ile sakallı tarikatleri birbirinden ayırmak lazım.
Osmanlı sonrası İslam dünyasında ki tarikatlar devletlerin desteklediği için günümüze kadar güçlü bir şekilde gelmiş ve toplumun bugünkü halinin musebbiplerinden olup bana göre çok başarısız bir iş çıkarmışlar İslam adına.Fakat işgalci batı namına da başarılı işler içindedirler.suan ki tarikatların hemen hepsi müritleri fakir fakat yönetici kesim ise zengin villalarda koşklerde zenginlik içinde yaşıyor.luks arabalara bindikleri de biliniyor.Normalde güya ahiret merkezli takva ahlak vb birçok olumlu kavramlar ardına düşüp ortada adaletsizlik şatafat ve en önemlisi İslami ruh yoksunu İslam davası ni değil kendi mesreblerini dunyaliklari peşinde oldukları da bir gerçek..Toplum ise cahil bırakılmış fakir bırakılmış ve âdete aynen İslam öncesi cahiliye dönemine benzer bir zulümler fuhşuatlar içinde..zengin tarikatlar ve diyanet fakir halka zekat verse gerçekten fakir kalmayacak zenginlikler içinde...İslam da peygamber lik müessesesi vardır ve tek masum olan İsmet sıfatı olan ve mucize yi Allah'ın izniyle gösterebilen yegâne peygamberdir.Ama tarikatlarda tehlikeli bir inançla şeyhlerin büyük gücü olduğu korkulmasi gereken kişiler olduğu yarı tanrı haşa yarı insan gibi anlatılmaktadır.halbuki sahaber dört mezhep imamında tarikat anlayışı da yaşantısı da inanışı da yok.islam öncesi hristiyanların mistizm kabalizm,Hint inanışları vb ithal olarak gelmiş.basta şimdi ki gibi ölülerden Salih zatlardan mesala hristiyanların İsa as ruhundan istiğase istiane tevessül rabıta yaptıklarına benzer sapkınlıklar sokuldu. Abbasi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde vahdeti vucud tasavbufcular öldürüldüler.fakat şeriata uygun takva ahlak disiplini iddiasında kiler ise el üstünde tutuldular.Ama ne yazık ki Osmanlı sonrası denetleyici devlet kalmadığı için her türlü hurafeler bidatler le günümüze geldiler.ve toplum onların eseri
Lütfen cami dernegi ile ( para ,dolar, beleş mal toplama ) ilim ehlini ayıralım karıştırmayalım. Bunu yapamiyorsak bir bilene soralım . Heyet dediğiniz şey bir cami dernegi . Ilim ehlinin içinde büyüyen bir mikrop. acilen mikrop temizlenmeli bunu görmek için allame olmaya gerek yok kalbini dinle yeter çünkü ruhun sana oradan doğru yolu gösterir aklından değil.
Eskiden balkanları, Avrupa yi fethetmek için gönülleri fetheden tarikatlar şimdilerde devleti cüzdanları fethetmekle meşgul. Devlet hedef versin şimdi Batının gönüllerin fethine daha çok ihtiyacı var. Asker de yapacak iş bulamayınca sürekli devleti fethetmekle meşguldü.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.